Dünya Bankası Kredileriyle Türkiye’ye Kurulan Tuzak!
Bugün Türkiye, bağımsız bir devlet olma vasfını yitirme tehlikesiyle karşı karşıyadır. Çünkü Dünya Bankası kredileri üzerinden ülkemiz, adım adım yok edilişe sürüklenmektedir.
Türkiye bugün, tarihinin en sinsi işgaline maruz kalıyor. Bu işgal ne tankla ne topla; krediyle, faizle, uluslararası anlaşmalarla yürütülüyor. Adı konulmamış bir savaşın ortasındayız ve silahı, Dünya Bankası ile IMF’nin sunduğu borçlar. Her kredi, bir felaketin habercisi; her anlaşma, bağımsızlığımıza vurulan bir pranga.
Borcun Gölgesinde Felaketler
Bu bir tesadüf değil, bir kurgu. Bakın tabloya:
- Dünya Bankası’ndan kredi alındı, Covid bahanesiyle toplumsal düzen denetim altına alındı.
- Kredi alındı, Paris İklim Anlaşması’yla enerji bağımsızlığımız baltalandı.
- Kredi alındı, Hatay depremiyle şehirlerimiz yerle bir oldu.
- “Yeşil dönüşüm” gerekçesiyle kredi alındı, madenlerimiz küresel şirketlerin kucağına bırakıldı, ormanlarımız yakıldı.
- Ve şimdi, İstanbul depremi senaryosu ve “iklim uyumlu şehirler” bahanesiyle 650 milyon dolarlık yeni bir borç dayatıldı.
Her kredi, bir felaketi tetikliyor. Deprem, yangın, salgın… Sanki millet çaresizleştirildikçe, yeni bir borç kapısı açılıyor. Bu, işgalin en sofistike hali: Borçlandır, çökert, teslim al.
Osmanlı’nın Gölgesi: Tarih Tekerrür Ediyor
Osmanlı’yı çökerten kapitülasyonlar ve Düyun-u Umumiye neyse, bugünün Dünya Bankası kredileri de odur. O gün devletin kasasına el koydular, bugün ormanlarımıza, madenlerimize, enerji kaynaklarımıza ipotek koyuyorlar. Borç, sadece ekonomik bir yük değil; geleceğimizin gaspıdır. Türkiye, adım adım aynı tarihsel tuzağa sürükleniyor.
Bu bir borç krizi değil, bir esaret projesidir. Her felaket, borcun tahsilatı; her kredi, bağımsızlığımıza indirilen bir darbe.
Akıl Tutulması ve İhanetin Sınırı
Hâlâ “krediler kalkınmamız için” diyenler var. Bu ya tarihsel bir körlük ya da bilinçli bir göz yummadır. Bağımsızlığın bittiği yerde kalkınma olmaz. Küresel finansın nimetlerinden bahsedenler, milletin geleceğini ipotek altına aldıklarını görmezden geliyor. Bu, sıradan bir hata değil; düpedüz akıl tutulması, hatta ihanete komşu bir aymazlıktır.
Türk Milleti’nin Önündeki Yol
Türk Milleti, Osmanlı’nın borç esaretine düştüğü tuzağı bir kez daha yaşamamalı. Bugün borçlandırmaya susanlar, yarın çocuklarının zincirlerle doğacağını bilmeli. Bu zincir, tankla değil, krediyle örülüyor; ama sonuç aynı: Esaret.
Türkiye’nin önünde tek bir yol var: Bu görünmez işgale karşı dimdik durmak. Borç tuzağına hayır demek, felaketler zincirini kırmak, bağımsızlığı yeniden inşa etmek. Aksi halde, tarih bizi affetmeyecek. Çünkü asıl felaket, borçla gelen esaretin ta kendisidir.
BORÇLA İSTİLA
Türkiye’ye verilen bu krediler, aslında bir işgal ücretidir. Halkın iradesi dışında yapılan her borçlandırma, her imza, her taahhüt; Türk Milletini köleleştirme girişimidir.
Bu nedenle, Dünya Bankası anlaşmalarına imza atan, onaylayan ve uygulayan tüm yetkililer hakkında;
- Anayasayı ihlal (TCK 309)
- Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak (TCK 302)
- Görevi kötüye kullanma (TCK 257)
- Türk Milletini borç batağına sürükleyerek hürriyetini gasp etmek suçlarından Cumhuriyet Savcılarına resen harekete geçmeleri için çağrıda bulunuyoruz.
Türkiye yanıyor, yıkılıyor, borçlandırılıyor.
Bu milletin bir tek ferdi dahi susmamalıdır. Dünya Bankası ve işbirlikçileri eliyle yürütülen bu ekonomik ve ekolojik ihanet düzenine karşı sesimizi yükseltmek hem tarihsel hem anayasal sorumluluğumuzdur. Türk Milleti borç esaretine teslim olmayacak!
#yangın #deprem #TürkiyeYanıyor #TürkiyeYanıyorYakılıyor
Yorumlar kapalı.