Aziz Dolu (Atabey)
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Yorum-Analiz
  4. Adalet; paylaşım ile suç ve ceza arasında orantı

Adalet; paylaşım ile suç ve ceza arasında orantı

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Suç, bireysel ve toplumsal ve hatta toplumun siyasal eşgüdümü olan devlet açısından kusurlu davranış demektir. Ceza da kusurlu davranışı caydırma ve/veya bedel ödetme amacı güden karşı davranış… Suç ve ceza arasındaki orantı ne kadar doğru olursa, adaletin yerini bulması da bir o kadar gerçek olur.

Suç ve cezayı kim belirler? İnsan… Adına da kanun denir. Kanunlar suç ve ceza arasındaki orantıyı tutturabildiği oranda kabul görür ve geçerliliğini korur. Yoksa herkes kendi adaletini kendisi sağlamaya kalkar. Olmadı, mafya türü yasadışı oluşumlar devreye girer. Cemil Meriç, Batı’daki kanunları “Büyük sineklerin yırtıp geçtiği, küçüklerin takılıp kaldığı bir örümcek ağı”na benzetir. Ne yazık ki Türkiye’de de durum pek farklı değildir. En azından günden güne Batı’nın çarpık adalet anlayışı Türkiye’deki adliye binalarını da etkisi altına almaya başlamıştır.

Suç ve ceza denince Makyavelli’yi (Machiavelli) anmadan geçmek olmaz. Sonuca ulaşmak için her yolu sakıncasız (mubah) gören bir anlayış.. Tam da Batılı kafasına uygun.. Kendisi; insanlığı, tarihi yapanlar ve tarihin malzemesi olanlar diye ikiye ayırır. Makyavelli’nin bu sınıflandırmasını sömürenler ve sömürülenler ve/veya zalimler ve mazlumlar olarak adlandırmak da mümkündür. Son tahlilde Batılılar ve Batılı olmayanlar…

Suç; sosyalistlerde çevrenin ürünü, kapitalistlere göre ise maddenin bir başka deyişle gereksinimlerin sonucudur. İslam’a göre ise nefsin yani bireysel arzu ve heveslerin dizginlenememesi… Her üç kıyas da tek başına yetersiz olmakla birlikte üçü birlikte anlamlı bir çıkarımdır.

Nasıl ki toplumda kanunu koruyup gözetenler kolluk güçleri ve savcılardır, bireyin tutum ve davranışlarını koruyup gözeten de vicdanıdır. Ama vicdanı da kanun güvencesine kavuşturmak gerekir. Aksi halde hırsın depreştiği yerde vicdan pusar. Hırs özel mülkiyeti doğurur. Ünlü düşünür J. J. Ruso’ya (Rousseau) kalırsa özel mülkiyet eşittir şeytandır. İnsan “Bir tarlanın etrafını çitle çevirip, bu benimdir dediğinden beri yoldan çıkmıştır.” der. Sözde Sovyetler Birliği, özde Rus İmparatorluğundaki komün hayatına, kolhozlara açılan kapı… Peki, ama Rusya’da kimi aç bırakılarak kimi kurşuna dizilerek öldürülen milyonlarca insanı özel mülkiyet mi öldürdü? Ukrayna’da, Kafkasya’da, İtil/İdil boylarında, Türkistan’da, Sibirya’da ölen milyonlarca insan arasında -nedense- Rus kökenli bulunmamasına kim rastlantı diyebilir?

Toprağın efendileri yani gerçek sahipleri topraktan beslenen kimselerdir. Bu kişiler kimi yerde Yörük kimi yerde Tahtacı kimi yerde Manav veya köylü olarak adlandırılsalar da gerçekte “gerçek yurtseverler” bu insanlardır. Atatürk’ün, köylüyü milletin efendisi olarak nitelendirmesi de aslında köy insanının bu sahiplenme ve üretim gücüne bir vurgu (atıf) olarak söylenmiştir. Çünkü Türk köylüsü yeri geldiğinde toprağını yani yurdunu korumak için hiçbir özveriden (fedakârlık) hiçbir bedelden (maliyet) kaçınmaz. Ucunda ölüm bile olsa!..

Toplumda dolayısıyla yeryüzünde adaletin tesisi bireysel barışla, doyumla (tatmin), huzurla başlar. Adalette tümevarımsal bir orantı söz konusudur. Adaleti; paylaşım ile suç ve ceza arasındaki orantı olarak da tanımlayabiliriz. Birey adalete inanmışsa, toplum; toplum inanmışsa dünya adil bir yer olmuş demektir. “Mülkün temeli adalettir.” diyen Hz. Ali’ye, bu sözü beğenip duruşma salonlarına “Adalet mülkün temelidir.” şeklinde yazdıran Atatürk’e ve dahi -Atatürk’ün “Bozkurt” olarak adlandırdığı- Adalet Bakanı Mahmut Esat Bey’e rahmet..

Adalet; paylaşım ile suç ve ceza arasında orantı
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin