Bir çağrı aldık, değerliydi. “Parti rozetlerinizi bir kenara bırakın, Anıtkabir’de buluşalım” dediler. Biz de bu çağrıyı samimi bulduk, destekledik. Çünkü bu milletin ihtiyacı olan şey buydu: birliğin, beraberliğin, Atatürk’ün huzurunda yeniden kenetlenmenin ruhu.
Ama ne oldu? O güzelim çağrı birkaç gün içinde “Parti rozetlerinizi çıkarın ama Anıtkabir’de bizim partimize destek verin” noktasına geldi.
Türk milletini salak yerine koymak da nedir arkadaş?
Kimse sizin siyasi hesaplarınıza, koltuk yarışınıza, milletvekili pazarlığınıza ortak olmak zorunda değil.
Bizim derdimiz bir parti değil, vatan!
Bizim derdimiz bir isim değil, milletin birliği!
Bu topraklarda bayrak bir tanedir, o da Türk bayrağıdır. Kimse o bayrağın altına başka bir renk, başka bir logo iliştiremez. Anıtkabir’de buluşacaksak, bu sadece Türk milletinin bayrağı altında olur.
Bugüne kadar çağrımıza her partiden, her görüşten insan olumlu cevap verdi. Çünkü mesele partiler değil, memleketti. Ama şimdi görüyoruz ki, bazıları “Bu bizim fikrimizdi, bu işi biz başlattık” diyerek egolarının esiri olmuş.
Bu ülkeye en büyük kötülüğü yapanlar işte bu kibir sahipleridir!
Birlik çağrısı yaparken bile “bizimdir, bizim fikrimizdir” diyorsanız, siz bu milleti değil sadece kendinizi seviyorsunuz demektir.
Bu tavır yüzünden insanlar geri adım atıyor, çağrı sulandırılıyor, samimiyet kayboluyor.
Yarın çıkıp da “Biz çağrı yaptık ama kimse gelmedi” diye ağlamayın!
Millet artık görüyor, kim samimi kim plan peşinde biliyor.
Bu millet, kimlerin gerçekten Türk milletini düşündüğünü, kimlerin sadece kendi koltuğunu düşündüğünü çok iyi ayırt eder.
O yüzden bir kez daha söylüyorum:
Biz parti rozetini değil, Türk bayrağını takarız!
Biz hiçbir partinin, hiçbir grubun gölgesinde değil, Atatürk’ün izinde, Türk milletinin yanında oluruz!
Egosunu, hesabını, menfaatini bir kenara bırakamayanlara da tek sözümüz var:
Milletin vicdanı, günü geldiğinde gereken cevabı verir!
Yorumlar kapalı.