2017 Anayasa Referandumu’nda yaşanan mühürsüz oylar skandalı, Türkiye demokrasisinin en karanlık sayfalarından biri olarak hafızalara kazındı. Daha önceki köşe yazımda “Referandum İptali Demokrasiye İhanet Halk ve Siyasi Partilerin Sorumluluğu” başlığıyla bu konuyu ele almıştım. Bugün ise eski CHP milletvekili Atilla Kart’ın açık mektubuna dayanarak CHP yönetiminin 2017 mühürsüz referandum sürecinde Türk milletine nasıl ihanet ettiğini somut delillerle ortaya koyacağım. Bu ihanet, sadece bir seçim usulsüzlüğüne göz yummakla sınırlı kalmadı; Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in temel ilkelerini ve milli iradeyi yok sayan bir vatanseverlikten uzak tutum sergiledi.
2017 Mühürsüz Oylar Skandalı Nedir?
16 Nisan 2017’de yapılan Anayasa Referandumu’nda yaklaşık 2,5 milyon mühürsüz zarf ve oy pusulasının YSK tarafından geçerli sayılması, 298 sayılı Seçim Kanunu’na açıkça aykırıydı. AGİT gözlemcileri ve uluslararası raporlar bu usulsüzlüğün referandumun meşruiyetini ortadan kaldırdığını belirtti. Tutanaklar, videolar ve resmi belgeler ortadayken muhalefetin etkili bir hukuki mücadele yürütmemesi, demokrasi tarihine kara bir leke olarak geçti.
Atilla Kart Mektubu Ne Anlatıyor?
Eski CHP milletvekili Atilla Kart’ın mektubu, CHP içindeki sabotajı gün yüzüne çıkarıyor. 20 Nisan 2017’de Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığı görüşmede Kart, YSK kararının yok hükmünde olduğunu ve iç hukuk yollarından sonra AİHM’e başvurulması gerektiğini detaylı şekilde açıkladı. Kılıçdaroğlu ve Bülent Tezcan bu görüşe hak vererek Kart’a AİHM dahil genel dava vekaletnamesi verdi.
CHP Yönetimi Hukuki Mücadeleyi Nasıl Sabote Etti?
Kart hemen harekete geçti: Danıştay’a başvurdu, temyiz etti ve 45 sayfalık AİHM dilekçesini hazırladı. Adalet Yürüyüşü sırasında Kılıçdaroğlu’na dilekçeyi teslim etti, hatta uçak biletleri CHP tarafından alındı. Ancak ertesi gün Haluk Koç ve Tekin Bingöl, Kılıçdaroğlu’nun talimatıyla vekaleti geri çekti. Bülent Tezcan “Nereden çıktı bu AİHM başvurusu” diyerek süreci engelledi. CHP yönetimi, referandum iptali için etkili hukuki yolları bilinçli olarak kapattı.
Gizlenen Raporlar ve Teslimiyet Talimatı
İhanet burada bitmiyor: CHP aynı dönemde Prof. Dr. Sami Selçuk’tan bilimsel görüş aldı ancak raporu bastırıp dağıtmadı, parti sitesinden kaldırdı. YSK itirazından sonra kanun yoluna gidilmedi ve bu Kart’tan gizlendi. En çarpıcısı, CHP örgütlerine gönderilen talimat: “Mühürsüz oylara itiraz edilmemesi” emri. Bu, milli iradenin gaspına aktif destek anlamına geliyor.
Kemal Kılıçdaroğlu ve Ekibinin Sorumluluğu
Kılıçdaroğlu’nun yıllar sonra “Bu konuyu konuşmak istemiyorum” demesi, sorumluluğu kabul etmekten başka bir şey değil. Bülent Tezcan, Haluk Koç ve Tekin Bingöl gibi isimler bu sabotaj zincirinin halkaları oldu. CHP yönetimi, Atatürk’ün “Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir” ilkesini çiğneyerek tek adam rejiminin önünü açtı.
Anayasaya, Demokrasiye ve Halka İhanet
2017 mühürsüz referandum skandalı, Anayasa’nın hukuk devleti ve serbest seçim ilkelerini yok saydı. CHP’nin bu süreçteki pasifliği değil aktif sabotajı, Türkiye’nin demokrasi mücadelesinde tarihi bir kırılma yarattı. Önceki yazımda halkı harekete geçmeye çağırmıştım; bugün ekliyorum: CHP içindeki Atatürkçü unsurlar bu çürümüşlüğü temizlemeli, halk ise gerçek temsil için bağımsız yollar aramalı.
Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi’ndeki gibi muhtaç olduğumuz kudret damarlarımızdaki asil kanda mevcut. 2017 referandum ihaneti unutulmamalı, hesap sorulmalı. Türkiye bu utancı hak etmiyor.
Yorumlar kapalı.