Özlem Zengin’in videoları hâlâ yağmur gibi yağıyor önümüze – sanki bir muson mevsimi, ama yağdıran yağmur değil, skandal damlaları. “Yandaşlarını kayırıp, mülakatsız işe almaktan utanmıyor musunuz?” diye soran Gökhan Günaydın’a, Özlem Zengin, milletin gözünün içine baka baka “Utanmıyoruz, gurur duyuyoruz! Niye utanalım?” diye haykırıyor. Sanki kul hakkını çiğnemek, liyakati yerle bir etmek, bir avuç sadık köpeğe ülkeyi peşkeş çekmek, milli bir zafermiş gibi. Gurur duyuyorlar ha? Ben de diyorum ki, bravo! En azından dürüstler – utanma duygusunu çoktan emekliye sevk etmişler, yerine “bizimkiler” diye bir icat koymuşlar. Ama durun, bu hikaye yeni değil; Özlem Hanım sadece son perdedeki repliğini söylüyor. Perdeyi aralayalım da, arkasındaki kuklaları, özellikle FETÖ’nün tozlu gölgesini görelim.
Eğer gazeteci Erdem Atay’ın sesini duymadıysanız, kısaca hatırlatayım – ama bu sefer derinlemesine: Atay, Özlem Zengin’in Ankara’daki eski FETÖ derneklerinin kurucusu ve başkanı olduğunu yıllardır haykırıyor. “AKP Grup Başkanvekili FETÖ derneğinin kurucusudur!” diye Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na sesleniyor, belgeleri masaya vuruyor. Hatırlayın, 2025 Mart’ında bile “Ya bende belgeler var, araştırın!” diye meydan okumuştu. Özlem Hanım mı? Sessiz sedasız, sanki o dernekler çay partisi kulübüymüş gibi geçiştiriyor. FETÖ’nün gölgesinde doğan bir kariyer, şimdi “gurur duyuyoruz” diye taçlanıyor. Ne güzel değil mi? Dün “hain” diye damgaladıklarıyla yarın el ele, “bizimkiler” diye kucaklaşıyorlar.
Atay’ın iddiaları boş laf değil; 2023’ten beri tweet’lerle, videolarla bombardıman ediyor. Beyaz El Dayanışma Derneği’ni hatırlatıyor – 2010’larda kurulan, sosyal yardım kisvesi altında FETÖ’ye hizmet ettiği gerekçesiyle 667 sayılı KHK ile 2016’da kapatılan o dernek. Atay’a göre, derneğin diğer üyeleri FETÖ’den yargılanmış, ama Zengin “kurtarılmış”. Videolarında dosya numaralarını, soruşturma belgelerini sallıyor: “Bütün arkadaşların FETÖ’den yargılandı, dernek kapatıldı. Sen nasıl kurtuldun?” diye soruyor. 2023 Temmuz’unda tweet’inde Erdoğan’a seslenmişti: “FETÖ’cü dernek kurucusu Özlem Zengin mi yoksa hayatında FETÖ’ye bulaşmamış Erdem Atay mı AKP Grup Başkanvekili olmalı?” Savcılığa dilekçe vermiş, KHK numaralarını, dernek kapanış belgelerini eklemiş. Ama ne hikmetse, 2018 İstanbul soruşturması takipsizlikle bitmiş – ByLock raporları istenmiş, MASAK incelenmiş, Zengin “Tertemiz dernek” diye savunmuş kendini. Takipsizlik almış, dernek resmen kapatılmamış gibi görünüyor, ama Atay “Çelişkiler var” diyor.
Bir de Ankara Girişimci Kadınlar Derneği bağlantısı var – muhalif kaynaklar Zengin’i buranın kurucusu gösteriyor, o da 667 KHK ile FETÖ gerekçesiyle kapatılmış, 2017’de yeniden açılmış. Resmi kayıtlarda Zengin’in adı geçmiyor, ama Atay “Belgeler bende” diye ısrar ediyor. 2025 Ağustos’unda TBMM’de CHP’li Murat Emir köşeye sıkıştırmış: “AKP FETÖ’yü Amerika’dan getirdi” tartışmasında Zengin’in dernek geçmişi gündeme gelmiş, Özlem Hanım “Dakika bir gol bir” diye geçiştirmiş. Atay bunu “Şaşırmış gibi yapma” diye yorumluyor. Bu çelişkiler, FETÖ mücadelesinin “seçici” olduğunu haykırıyor – sanki bazı “bizimkiler” dokunulmazlık zırhı giymiş. Özlem Hanım 2019’da mecliste FETÖ’yü eleştirmiş: “FETÖ’cülerin en çok oy verdiği parti HDP.” Ama 2021’de çıplak arama iddialarını “FETÖ projesi” diye savunduğu da var. “Yandaş kayırma” videosuyla birleşince, sosyal medyada “FETÖ’nün AKP içindeki kolu” etiketleri uçuşuyor.

Peki, FETÖ’cüleri nasıl tarif ediyordu bir zamanlar mukaddes gazetecilerden Nedim Şener? Ah Nedim Bey, o FETÖ’nün iç yüzünü ifşa ederken, örgütü tek kelimeyle “yalan” diye özetlemişti: “FETÖ, yalan örgütüdür. Ülkeye ihanet ederek en büyük şerefsizliği gösterdiler, şerefsizlerden şerefsizlik beklenir.” (Bkz. 2017 AA röportajı ve kitapları Kahraman Hainler). Şerefsizlikten utanan var mı? Yok. Ama görsel bir hatırlatma için, işte Nedim Şener’in o ateşli bir açıklamasında FETÖ’yü “hainler ordusu” diye işaret ettiği bir kare: Bakın, o tarif Özlem Hanım’a cuk oturuyor: Yalanla yoğrulmuş bir gurur, ihanetle taçlanmış bir utanmazlık – dernek soruşturmalarındaki takipsizlikler, belgelerdeki çelişkiler, hepsi “yalan örgütü”nün mirası gibi.
Şimdi, “şaşırmış gibi yapmayı bir kenara bırakırsak” –evet, tam da dediğiniz gibi– Özlem Hanım’ın “utanmıyoruz” itirafı, AKP’nin utanç defterinin sadece son satırı. Bu parti, utanmazlığı bir sanat formuna dönüştürdü; her skandalı “kader”, “dış güçler” ya da “gurur” diye cilalayıp milletin önüne seriyor. FETÖ bağlantıları gibi derin sırlar, sadece buzdağının görünen kısmı. Hadi, hicivle bir sayfa çevirelim o defterden, gülümseyerek ağlayalım:
- 17-25 Aralık Yolsuzluk Balosu: Hatırlayın mı, 2013’te ayakkabı kutularından fışkıran rüşvet paraları? Bakan oğulları “Benim oğlum bir ayakkabı kutusuna 50 bin dolar sığdırır mı?” diye meydan okumuş gibi savunuyorlardı. Utanmak bir yana, “paralel yapı komplosu” diye paketlemişler, üstüne bir de madalya takmışlar. Gurur duyuyorlardı tabii – “Bizimkilerin parası, bizim gururumuz!” FETÖ’nün “yalan”ı burada da devredeydi, değil mi?
- Soma Maden Faciası ve “Kader Dansı”: 301 madenci göçükte can verirken, başbakan (pardon, o zamanın başbakanı) “Kader, iş kazası” diye sırtını sıvazlamış, sorumluları terfi ettirmiş. Aileler ağlarken, “Utanmıyor musunuz?” diye soranlara “Bunlar bizim madencilerimiz, gurur duyuyoruz!” diye haykırmışlar. Ne utancı? Kader bile utanırdı onlardan – hele FETÖ’nün dernekleri gibi “temiz” geçinen facialar karşısında.
- Reza Zarrab Altın Kaçakçılığı Sirki: İran’la altın ticareti, ayakkabıcıdan bakanlara uzanan zincir. ABD’de dava açılınca, “Bizim Zarrab’ımız, vatansever!” diye gazel okudular. Utanmak? Yok artık! Gurur duyuyorlardı – sanki milli ekonomi dopingi yapmışlar gibi. Reza Bey hapisteyken bile “Utanmıyoruz” diye tweet atsalardı şaşırmazdık. Atay’ın belgeleri gibi, burada da “kurtarılmış” bağlantılar mı vardı?
- Sığınmacı Politikası ve “Lokma Sadakası”: Bir AKP’li vekil, “Sığınmacılara verdiğimiz lokma, çocuğumuza şifa olur” diye skandal patlatmıştı (2022 Haber3). Milyonlarca mülteciyi oy deposu diye ülkeye doldururken, yerli işsiz “Utanmıyor musunuz?” diye haykırıyor. Cevap? “Gurur duyuyoruz, misafirperverliğimizi seviyoruz!” Ah, ne güzel misafirperverlik – evimizdeki fakirleri sokağa atıp, yabancıları sofraya buyur etmek. FETÖ dernekleri gibi, “sosyal yardım” kisvesi altında.
- Son Bonus: Ayasofya İmamı ve “Bizimkiler” Kültü: Ayasofya açılışında imamın “Bizimkiler” diye sadık köleleri övmesi, Özlem Hanım’ın torpil videosuyla birebir. “Arifçim nerdesin?” diye yeğeni kura listesine sokarken, utanmak bir yana, “Aile bağları gururumuz!” diye alkış tutuyorlardı. FETÖ derneği geçmişini unutturmak için mi? Hayır, o da “Bizim yalanımız, bizim gururumuz!” – takipsizlikler, yeniden açılan dernekler, hepsi bir paket.
Gördünüz mü? AKP’nin utançsızlığı, bir ahtapot gibi her kola yayılmış – FETÖ iddiaları, soruşturma çelişkileri, meclis golleri… Özlem Hanım’ın “utanmıyoruz”u, sadece bir yankı – yankılanan, 20 küsur yıllık bir arsızlık korosu. Hicivle söylüyorum: Bu kadar utanmazlıkta, utanç bir erdem olurdu. Ama onlar için erdem, “bizimkileri” kayırmak; gurur, kul hakkını çiğnemek. Milletin vicdanı ise, bu koroya tempo tutmuyor – aksine, “Yeter!” diye tempo değiştiriyor.
Şaşırmayalım diyoruz ama içimiz yanıyor. Belki bir gün, o gurur madalyaları boyunlarından düşer; utanma duygusu geri döner. O zamana kadar, hicivle idare edelim: Utanmıyorlarsa, biz utanırız – onların yerine. Haydi, oy verirken de “gurur duyun” deyin, ama doğru yerde.












Yorumlar kapalı.