Özgür Doğan YILMAZ
  1. Haberler
  2. Yazarlar
  3. Siyaset
  4. TSK Sadakat Krizi

TSK Sadakat Krizi

Atatürk'e Saygı Duymayan Teğmenlerin Dönüşü, Üst Düzey Ziyaretlerin Karanlık Gölgesi ve AKP Dönemi Kumpaslarının Yıkıcı Mirası – Bir Stratejik Felaket Reçetesi

featured
service
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Stratejik olarak olaylara bakıldığında, Türkiye’nin jeopolitik konumunda ordunun iç bütünlüğü ve ideolojik sadakati, ulusal güvenlik mimarisinin vazgeçilmez temel taşıdır. Ancak son yıllarda yaşanan olaylar silsilesi, bu mimariyi sistematik bir şekilde aşındırıyor. Bu yazı, teğmenlerin TSK’ya dönüşünün yarattığı sorunları, anayasal çerçevede tarihsel örneklerle ele alırken, AKP hükümetinin Ergenekon ve Balyoz kumpaslarıyla TSK’ya verdiği derin zararlara da odaklanacak. Zira bu kumpaslar, AKP’nin TSK ve Cumhuriyet’e yönelik düşmanca tutumunun en somut kanıtlarıdır – FETÖ ile işbirliği yaparak orduyu içten çökertme girişimi, stratejik bir ihanet olarak değerlendirilmelidir.


Olayın Arka Planı ve Teğmenlerin Dönüşü

Hatırlayalım: Tuzla Piyade Okulu’nda 10 Kasım 2023 Atatürk anma töreninde Teğmen A.A.’nın Atatürk fotoğrafını yakasına takmayı reddetmesiyle başlayan skandal, Teğmen M.F.Ş. gibi isimlerin “1923 sonrası Atatürk’e saygı duymuyorum” diyerek Cumhuriyet’in kurucu ilkelerine meydan okumasıyla doruğa ulaşmıştı. Yüksek Disiplin Kurulu’nun Ocak 2024’te ihraç ettiği yedi teğmenden M.F.Ş.’nin mahkeme kararıyla TSK’ya geri dönmesi, bireysel bir hukuki zaferden ziyade, devletin stratejik omurgasını çatırdatan bir sistemik zaafiyetin somutlaşmasıdır. Genelkurmay müfettiş raporu, M.F.Ş.’nin ifadelerinde Atatürk’ü “dini yozlaştırmakla” suçladığını, bu sözlerin birlik ruhunu zehirlediğini ve TSK’nın itibarını zedelediğini netçe ortaya koyuyor. İhraç kararı, TSK İç Hizmet Kanunu’nun 20. maddesine dayanıyordu; bu madde, askerlerin Atatürk ilke ve inkılaplarına bağlılığını zorunlu kılar. Ancak idari mahkemelerin –örneğin İstanbul 4. İdare Mahkemesi’nin A.A. için, benzer şekilde M.F.Ş. için– ihraçları iptal etmesi, hukuki tutarsızlığın ötesinde bir stratejik körlüğü temsil ediyor. Bu kararlar, disiplin cezasının “orantısız” olduğunu savunurken, asıl orantısızlığı göz ardı ediyor: Cumhuriyet’in laik ve milliyetçi temellerine sadakat göstermeyen bireylerin silahlı kuvvetlerde görev yapması.


Nuri Pakdil’in Atatürk Karşıtı Söylemleri

Bu bağlamda, Nuri Pakdil’in rolü kritik; çünkü Pakdil, Atatürk karşıtlığının sembol isimlerinden biri. Pakdil’in söylemleri arasında, Atatürk’ü “Firavun” olarak nitelendirmesi (“Ben Firavun karşıtıyım, beni okuyanlar kimi kastettiğimi bilir”), “1923 tam bir yabancılaştırma, değerlerimizden kopma dönemidir” ifadesi, “Atatürk’le karıştırılmasın, tek ulu önderimiz Hz. Muhammed’dir” vurgusu ve “Yaşasın Şeriat” çağrısı öne çıkıyor. Ayrıca, “Allah demenin yasak olduğu dönemde büyüdüm” diyerek Cumhuriyet’i din karşıtlığıyla suçlaması, “Cumhuriyet okullarında okuyanların çoğu din düşmanı” sözleri, onun ideolojik duruşunu netleştiriyor. Bu görüşler, sadece bireysel fikirler değil; dinci bir ajandanın manifestosu.


Akar ve Fidan’ın Pakdil Ziyareti: Üst Düzeyde İdeolojik Kayma

Şimdi, bu teğmenlerin dönüşünü, Akar ve Fidan’ın Pakdil ziyaretine ve AKP’nin Ergenekon-Balyoz kumpaslarına bağlayarak ele alalım. 30 Ocak 2017’de, Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar ve MİT Müsteşarı Hakan Fidan, Pakdil’i Ankara’daki evinde ziyaret etti – yanlarında Yeni Şafak yazarı Rasim Özdenören de vardı. Bu ziyaret, 15 Temmuz darbe girişiminden kısa süre sonra gerçekleşti ve sosyal medyada büyük tepki çekti. Neden? Çünkü Pakdil, Atatürk’ü “Firavun” diye anan, Cumhuriyet’i “yabancılaştırma” olarak gören bir figür. Stratejik olarak, bu ziyaret tesadüf değil; TSK’nın üst kademesinde ideolojik bir kaymanın sinyali. Akar, o dönemde Genelkurmay Başkanı olarak ordunun laik yapısını korumakla yükümlüydü, ancak Pakdil gibi bir ismin elini öpercesine ziyaret etmesi, sadakat zincirini kıran bir hamle. Daha sonra MSB olan Akar’ın bu geçmişi, TSK’da M.F.Ş. gibi teğmenlerin dönüşünü açıklayıcı kılıyor: Üst düzeyde tolerans gösterilen dinci eğilimler, alt kademelerde normlaşıyor.


AKP’nin Ergenekon ve Balyoz Kumpasları: TSK’ya Verilen Yıkıcı Zararlar

Ancak bu, buzdağının görünen yüzü; asıl yıkım, AKP hükümetinin FETÖ ile işbirliği yaparak yürüttüğü Ergenekon (2007-2019) ve Balyoz (2010-2015) kumpaslarında gizli. Bu kumpaslar, sahte delillerle TSK’nın deneyimli kadrolarını tasfiye ederek orduyu zayıflattı ve AKP’nin Cumhuriyet’in laik temellerine yönelik düşmanca tutumunu ortaya koydu. Ergenekon’da 235 sanık yargılandı, eski Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ dahil generaller müebbet hapis aldı, ancak 2019’da tüm sanıklar beraat etti – ama yıllar süren hapisler, tasfiyeler ve itibar kaybı geri döndürülemedi. Balyoz’da ise 365 sanık, eski kuvvet komutanları dahil üst düzey subaylar “darbe planı” iddiasıyla hapis yattı; 2015’te 236 beraat geldi, ama dava süreci TSK’dan yüzlerce subayı emekliye sevk etti, komuta zincirini kırdı. Stratejik olarak bakıldığında, bu kumpaslar TSK’ya savaş kayıplarından daha fazla zarar verdi: Deneyimli generallerin tasfiyesi, FETÖ’nün orduya sızmasını kolaylaştırdı, 15 Temmuz darbe girişimine zemin hazırladı ve TSK’nın operasyonel etkinliğini düşürdü. AKP hükümeti, bu süreçte FETÖ’yü destekleyerek –örneğin özel yetkili mahkemeleri kurarak– TSK’yı içten çökertti; bu, Cumhuriyet’e ve onun koruyucusu orduya açık bir düşmanlık olarak yorumlanmalıdır.

TSK Açısından Sorunlar: İç Disiplin ve Birlik Ruhu Erozyonu

TSK açısından sorunlar, taktiksel değil, stratejik derinlikte ve bu kumpaslarla katmerleniyor. Birincisi, iç disiplin ve birlik ruhunun erozyonu. Ordu, heterojen bir yapı olamaz; askerlerin ortak ideolojik paydada buluşması zorunlu. M.F.Ş.’nin Atatürk’ü “1923 sonrası” diye bölerek eleştirmesi, Pakdil’in “Firavun” benzetmesine benzer bir dinci yaklaşım. Bu, birlik içinde gruplaşmalara yol açar – olaydaki WhatsApp kavgaları gibi. Operasyonel etkinlik düşer: Suriye sınırında sadakat şüphesi taşıyan askerler, karar alma süreçlerini yavaşlatır, morali çökertir. Ergenekon ve Balyoz kumpasları, bu erozyonu hızlandırdı; yüzlerce subay hapis yattı, TSK’nın moralini bozdu ve FETÖ’nün yerini doldurmasını sağladı. Tarihsel örnek: Osmanlı’da 31 Mart Vakası (1909), dinci isyanla orduyu içten çökertti, Balkan yenilgilerini hazırladı. Benzer şekilde, FETÖ’nün 15 Temmuz 2016 sızması, ideolojik sadakati gizleyerek gerçekleşti; sonuç, binlerce şehit. Akar ve Fidan’ın Pakdil ziyareti ile AKP’nin kumpasları, bu sızma riskini yeniden canlandırıyor – zira Pakdil, “Şeriat” yanlısı bir figür ve ziyaret, üst düzey onay gibi algılanıyor.

Ulusal Güvenlik ve Jeopolitik Riskler

İkincisi, ulusal güvenlik ve jeopolitik riskler. Türkiye, NATO’nun güney kanadında, Rusya, İran ve terör örgütleriyle çevrili. TSK, caydırıcılığını Atatürk’ün laik-milliyetçi değerlerine bağlı kalarak korur. Ancak Pakdil ziyareti ve kumpaslar, dinci nüfuzun kapısını aralıyor: İran’ın Şii politikaları veya Suudi Vahhabi etkileri, böyle zayıf noktalardan sızabilir. Pakdil’in “Kudüs şairi” unvanı altında Atatürk karşıtlığı, dış aktörlerin manipülasyonuna zemin hazırlar. Ergenekon ve Balyoz, TSK’yı “terör örgütü” diye damgalayarak itibarını zedeledi; bu, jeopolitik arenada Türkiye’yi zayıflattı. Tarihsel paralellik: Cumhuriyet’in ilk yıllarında Şeyh Sait İsyanı (1925), dinci sızmaları engellemek için Atatürk’ün sert tedbirlerini gerektirdi. Anayasa Mahkemesi kararları da laiklik ihlalini devletin bekası tehdidi olarak görür. Bugün, M.F.Ş.’nin “Kuran’ın Türkçe mealini yanlış buluyorum” ifadeleri, bu isyanların modern yansıması; AKP’nin kumpaslarla TSK’yı tasfiye etmesi, bu eğilimleri normalize ediyor ve Cumhuriyet’e düşman bir yaklaşımın kanıtıdır.

Anayasal Kriz ve Tarihsel Örnekler

Türkiye Cumhuriyeti devleti açısından ise sorunlar, anayasal krize işaret ediyor ve Pakdil ziyareti ile kumpaslar bunu derinleştiriyor. Anayasa’nın 2. maddesi, devleti “Atatürk milliyetçiliğine bağlı, laik hukuk devleti” olarak tanımlar; Madde 4, bu niteliklerin değiştirilemezliğini vurgular. TSK İç Hizmet Yönetmeliği, askerlerin bu ilkelere sadakatini şart koşar. Atatürk’e “Firavun” diyen Pakdil’i ziyaret etmek, bu ruhu ihlal eder – anayasal olarak mümkün değildir. Ergenekon ve Balyoz kumpasları ise AKP’nin bu ilkelere düşmanlığını somutlaştırır: Sahte delillerle orduyu yargılamak, laik yapıyı çökertme girişimiydi ve FETÖ ile ortaklık, devletin bekasını tehdit etti. Tarihsel örnekler: 1960 Darbesi sonrası Anayasa Mahkemesi’nin dinci partileri kapatması (Milli Nizam Partisi, 1971); 28 Şubat 1997’de Refah Partisi’nin kapatılması, orduyu sızmalardan korumayı amaçladı. Bu süreçler, Anayasa’nın 138. maddesindeki yargı bağımsızlığını, devlet bekasıyla dengeledi. Bugün, idari mahkemelerin tutarsız kararları (Ö.S.’nin ihracını onaylayan İstanbul 5. İdare Mahkemesi vs. diğerleri), bu dengeyi bozuyor. Eleştirel olarak: Hukukçuların dar görüşlülüğü, devletin risklerini görmezden geliyor. AKP’nin kumpasları ve Akar’ın MSB olmasıyla, bu kararlar “şaşırtıcı” olmaktan çıkıyor – zira üst düzeyde Pakdil gibi figürlere tolerans, alt kademede teğmen dönüşlerini teşvik ediyor. FETÖ’nün yargıya sızması gibi, bu da gizli ajandanın parçası mı? Stratejik olarak bakıldığında: Devam ederse, Türkiye içten çürür, Suriye Ordusu’nun mezhep bölünmeleri gibi dağılır.

Eleştirel Çağrı

M.F.Ş.’nin TSK’ya dönüşü, Akar-Fidan’ın Pakdil ziyareti ve AKP’nin Ergenekon-Balyoz kumpasları, stratejik intihar. Bu, Atatürk’ün “Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir” emrindeki birlik ruhunu parçalıyor. MSB ve yargı, anayasal zorunlulukları yeniden yorumlamalı. Tarih, sadakatsiz orduların sonunu gösterir: Osmanlı çöküşü, Cumhuriyet’le düzeltildi. AKP’nin bu düşmanca politikalarıyla dersi unutursak, jeopolitik rakipler bayram eder. Türkiye, orduyu ideolojik arena olmaktan çıkarmalı; yoksa üstünlüğümüzü kaybederiz. Zaman, kararlı reform için geç değil – ama gecikmek, felaket getirir.

TSK Sadakat Krizi
Yorum Yap

Yorumlar kapalı.

Uygulamayı Yükle

Uygulamamızı yükleyerek içeriklerimize daha hızlı ve kolay erişim sağlayabilirsiniz.

Giriş Yap

Halk Meclisi Haber ayrıcalıklarından yararlanmak için hemen giriş yapın veya hesap oluşturun, üstelik tamamen ücretsiz!

Bizi Takip Edin