Öncelikle bu işin başını tutan haberi hatırlayalım: https://halk-meclisi.com.tr/yazarlar/simge-erciyas/konu/bir-tasla-iki-yaka-bokap-barrack-ve-yeni-amerikan-plani

Zengezur Koridoru: “Kafkas Seddi” “Turan Yolu” Azerbaycan ihaneti ile ABD’nin Jeopolitik Tuzağına indirgendi.

Türkiye, tarih boyunca Türk dünyasıyla bağlarını güçlendirme hayaliyle hareket etmiş, Turan yolunun açılması için mücadele vermiştir. Ancak Zengezur Koridoru’nun, “Uluslararası Barış ve Refah İçin Trump Güzergahı” adıyla yeniden markalaşması, bu hayalin bir Amerikan kumpasına dönüştüğünü gözler önüne seriyor. 44 km’lik bu koridorun yapım ve işletme hakkının 99 yıllığına ABD’ye verilmesi, sadece Türkiye için değil, Rusya, İran ve hatta Çin için de ciddi jeopolitik riskler barındırıyor. Bu anlaşma, Türk dünyasının birleşme umutlarını değil, ABD’nin Güney Kafkasya’daki hegemonya planlarını güçlendiriyor. Türkiye, kendi elleriyle açtığını sandığı kapının ardında, doğu sınırına dayanan bir Amerikan namlusunu buldu.

Kafkas Seddi’nin Modern Versiyonu

Zengezur Koridoru, Türkiye’yi Azerbaycan ve Orta Asya’ya bağlama vaadiyle parlatılsa da ABD’nin kontrolüne geçtiğinde bir “Kafkas Seddi”nin modern versiyonuna dönüşüyor.

Mustafa Kemal Atatürk’ün 5 Eylül 1920 tarihinde, Doğu Cephesi Komutanı Kâzım Karabekir Paşa’ya ve diğer komutanlara gönderdiği mektupta açıkça ifade ettiği gibi, “Kafkas Seddi” İngilizlerin 1. Dünya Savaşı sonrası Azerbaycan, Gürcistan ve Ermenistan üzerinden kurmaya çalıştığı Batı yanlısı tampon devletler zinciriydi. Atatürk, bu seddin Türk dünyasının kara bağlantısını koparmayı amaçladığını ve mutlaka yıkılması gerektiğini vurguluyordu:

“Kafkas Seddi, Türk dünyasının birliğini engellemek için kurulmuş bir tuzaktır. Bu seddi yıkmak, millî güvenliğimiz ve Türk dünyasıyla stratejik bütünlüğümüz için elzemdir.”

Bugün, aynı seddin Amerikan bayrağı altında yeniden inşa edildiğini görüyoruz. Zengezur Koridoru’nun ABD kontrolüne geçmesi, Güney Kafkasya’da yeni bir Amerikan kuşatma hattı oluşturuyor. Bu hat, Rusya ve İran’ın Ermenistan üzerinden bağlantılarını zayıflatırken, Çin’in “Kuşak ve Yol” projesine engeller çıkaracak elbette ama bizi en çok ilgilendiren yanı bu durumun, Türkiye aleyhine bir silaha dönüşebilir olmasıdır. ABD’nin “Turan” maskesi altında yürüttüğü bu proje, Türk dünyasının birliğini değil, Amerikan Yahudi iş birlikçilerinin jeopolitik oyununu temsil ediyor.

Azerbaycan’ın İhaneti ve Türkiye’nin Kaybı

Metnin ana temasında vurgulandığı üzere, Azerbaycan’ın bu süreçte oynadığı rol, Türk dünyasının birliğine indirilmiş ağır bir darbe. Aslına bakacak olursak, Azerbaycan, Türk dünyasının lideri olma vaadiyle kandırılmış ve bu vaatle Türkiye’yi satalı tam 10 yıl oldu. Tom Barrack’ın BOKAP projesi, Azerbaycan’ı Batı’ya yöneltirken, Rusya ve Çin’le gizli anlaşmalar yaparak Anadolu’yu 17 bin yıllık Türk tarihine ihanetle suçlu kılmıştır. Zengezur’da zaferle açıldığı sanılan bu kapı, aslında Türkiye’yi jeopolitik bir tuzağa sürükleyen bir Amerikan namlusuydu. Bunun emareleri uzun zamandır belirgindi. Azerbaycan’ın bu oyunda Türkiye’yi yalnız bırakması, Anadolu’nun 17 bin yıllık misyonunun “Laik ve hukuk devleti olmayan” Azerbaycan’ın sülalesinin hırslarına kurban edilmesi anlamına geliyor.

AKP’nin Güvensiz Politikaları ve Muhalefetin Sessizliği

Türkiye’nin bu jeopolitik tuzağa düşmesinde, AKP’nin güvensiz dış politikaları ve muhalefetin acizliği başrol oynuyor. AKP, tarih boyunca defalarca test edilmiş bir gerçeği görmezden geldi: ABD’nin orkestrasyonunu yaptığı hiçbir girişim, Türkiye’nin çıkarlarına hizmet etmez. 1990’larda Çekiç Güç’e “evet” denmesi, Irak’ta otonom bir Kürt devletinin yolunu açtı. 2013 sonrası Suriye politikaları, milyonlarca mülteciyi Türkiye’ye yığarken, İsrail’le komşu olmamızı sağladı. Soğuk Savaş sonrası CIA’nın Orta Asya’daki FETÖ yapılanmasına alkış tutuldu, sonuç ortada: 15 Temmuz senaryosu ile şekillendi. Şimdi ise Zengezur Koridoru’nda aynı ihanet tekrarlanıyor. AKP, finansal baskılarla halkı konsolide ederken, jeopolitik geleceğini ABD hegemonyasına teslim etti. Muhalefet bu tarihî ihanete karşı elinden gelen her şeyi yaptı. Türkiye hem iktidarın hem de muhalefetin el birliğiyle bu tehlikeli sulara sürükleniyor.

Küresel Konjonktür ve Bölgesel Tehditler

Zengezur Anlaşması’nın zamanlaması, küresel konjonktürdeki diğer gelişmelerle birleştiğinde daha da anlam kazanıyor. Lübnan’da Hizbullah’ın silah bırakması için başlatılan süreç, İsrail’in Gazze’yi ilhak planları, Yunanistan’ın Sevilla haritasına paralel bir deniz planı açıklaması, Kuzey Kıbrıs’a askeri müdahale tartışmaları, denize çıkışı olan bir sözde Kürt devletinin gerekliliği söylemleri, Bosna-Hersek’te Sırp başkanın görevden alınması ve Venezuela’nın seçilmiş lideri Maduro’ya FBI tarafından ödül konması… Tüm bu gelişmeler, Batı’nın küresel hegemonya mücadelesinde yeni bir safhaya geçtiğini gösteriyor. Türkiye, bu kaotik ortamda Zengezur’u ABD’ye teslim ederek kendi jeopolitik geleceğini riske atıyor.

Tarihten Ders Almak

Atatürk’ün “Kafkas Seddi” uyarısı, bugün hâlâ geçerli. Türkiye, Güney Kafkasya’da Avrasya merkezli bir barış ve iş birliği hattı kurmak yerine, ABD’nin bölgedeki hegemonya planlarına alet oluyor. Tarih, akıllılar için tekrar etmez. Ancak Ankara, ağır finansal baskılar altında Batı’ya iltifatlar sergileyerek elde edilen kazanımların ne kadar kalıcı olduğunu unutmuşa benziyor. Zengezur Koridoru, Türk dünyasıyla bağları güçlendirmek hali ile değil, ABD’nin jeopolitik çıkarlarına hizmet eden bir kumpasla anılacak.

Türkiye, bu tuzağa karşı temkinli olmalı, Atatürk’ün stratejik vizyonuna geri dönmeli ve Türk dünyasının birliğini Amerikan hegemonyasına kurban etmemelidir.

Okunma Sayısı: 14

İçindekiler