Kavramsal Çerçeve
- Çatışma Çözümü (Conflict Resolution): Sorunun kök nedenlerine odaklanır, uzun vadeli ve sürdürülebilir bir barış hedefler (Burton, 1990).
- Çatışma Yönetimi (Conflict Management): Çatışmanın nedenlerini ortadan kaldırmaz; yalnızca gerginliği belirli sınırlar içinde kontrol altında tutmayı amaçlar (Bercovitch, 1996; Crocker, Hampson & Aall, 2001).
Bu iki kavram arasındaki fark, çoğu görüşmelerin nihai amacını belirlemektedir.
Uluslararası Örnekler
- Bosna-Hersek – Dayton Anlaşması (1995):
Dayton Anlaşması savaşı sonlandırmış, ancak kalıcı bir siyasal çözüm üretmemiştir. Ülke etnik kotaya dayalı bir sistemle idare edilmekte, bu da “dondurulmuş bir çatışma” görünümü yaratmaktadır (Chandler, 2000). - Kuzey İrlanda – Good Friday Anlaşması (1998):
Anlaşma, çatışmaları azaltmış fakat sistemin katı güç paylaşımı üzerine inşa edilmesi, karar alma süreçlerinde tıkanmalara yol açmıştır (Todd, 2006). Bu bağlamda, “çözümden çok yönetim” işlevi öne çıkmıştır. - Filistin – Oslo Süreci (1993):
Oslo Anlaşmaları, barış beklentisi yaratmış; fakat Filistin’in hareket alanını protokollerle sınırlamış, İsrail-Filistin sorununu kalıcı biçimde çözememiştir (Khalidi, 1997).
Bu örnekler, “barış masası” görüntüsünün çoğu zaman “kontrol mekanizması” işlevi gördüğünü göstermektedir.
Bu örnekler gösteriyor ki; “masalar” her zaman çözüm için kurulmaz. Çoğu zaman asıl işlevi, tarafların enerjisini sınırlamak, taleplerini prosedürlerle daraltmak ve çatışmayı kontrol edilebilir bir seviyede tutmaktır.
Kardeşlik Komisyonu mu, Çatışma Yönetim Protokolü mü?
Son günlerde gündeme gelen “kardeşlik komisyonu” tartışmaları, topluma barış ve diyalog mesajı olarak sunuluyor. Ancak siyasal ve diplomatik tecrübeler, bu tür yapıların her zaman barışa değil, çoğu kez “çatışma yönetimine” hizmet ettiğini gösteriyor. Yani hedeflenen şey, sorunu çözmek değil; sorunu belli sınırlar içinde kontrol altına almak.
Çatışma Yönetimi: Sorunu Çözmek Değil, Yönetmek
Uluslararası ilişkiler literatüründe “conflict management” (çatışma yönetimi) kavramı, çatışmanın kök nedenlerini ortadan kaldırmayı değil, gerginliği belirli mekanizmalar aracılığıyla sınırlı tutmayı hedefler. Bu mekanizmalar genellikle komisyonlar, protokoller, izleme kurulları veya ara bulucu masaları şeklinde kurulur. Kağıt üzerinde barış ve uzlaşma görünümü verir, fakat fiiliyatta tarafları belirlenmiş sınırlar içinde tutar.
Türkiye’deki Masanın Anlamı
Türkiye’de “kardeşlik komisyonu” söylemi de benzer bir mimariyi andırıyor. Sunulan görüntü, toplumsal barışa açılan bir masa. Ancak bu masa aynı zamanda hareket alanını çizen, sınırları belirleyen ve denetim mekanizması işlevi gören bir “protokol” niteliğinde.
Burada kritik nokta şu: Topluma bir masa gösteriliyor, ama aslında bir labirentin planı çiziliyor. Çünkü siyasette en etkili kafesler, demir parmaklıklarla değil, prosedürlerle kurulur.
Sorun, kimin hangi sandalyeye oturduğu değil; o masanın neden ve nasıl kurulduğudur. Tarih bize gösteriyor ki, gerçek barış süreçleri sorunları ortadan kaldırırken; “çatışma yönetimi” girişimleri sadece statükoyu korur. Dolayısıyla “kardeşlik komisyonu” söyleminin ardında, çözümden çok yönetim amaçlı bir tasarım olup olmadığını sorgulamak, hem siyaset hem de toplum için hayati bir sorudur.
Yorumlar kapalı.